Mehmet Emre YAZICI
Independent Consultant, Aerospace Industry
Türk Hava Sahası, Avrupa Hava Sahası’nın “Güney-Doğu Kapısı”nı teşkil etmektedir. Bu jeopolitik avantaj ve gelişen dünya konjonktürünün bir sonucu olarak, Türk Hava Sahası her geçen yıl daha da kalabalıklaşmaktadır.
Avrupa Hava Seyrüsefer Emniyeti Teşkilatı’nın (EUROCONTROL) verilerine göre, 2021 yılının ilk üç ayında, DHMİ (Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı Devlet Hava Meydanları İşletmesi) Hava Trafik Merkezi[1], Türk Hava Sahasında 139.884 hava aracına hava trafik kontrol hizmeti vererek Avrupa’nın önde gelen Hava Trafik Kontrol Merkezlerini geride bırakmıştır. Türkiye’nin, bu alandaki gelirleri, geçen yıl 2,7 milyar lira ile rekor seviyeye ulaşmıştır.[2]
Avrupa Hava Sahası Giriş-Çıkış Bölgeleri
İnsanlı konvansiyonel hava trafiğine ilave olarak yakın gelecekte küçük dronlar ile yolcu veya kargo taşıyan ve dikine inip-kalkabilen elektrikli (eVTOL) pilotsuz hava araçlarının beklenen hızla yaygınlaşması durumunda, başta İstanbul’da olmak üzere özellikle saha, yaklaşma ve meydan trafik yönetim hizmetlerinde bir darboğaz yaşanması kaçınılmaz gözükmektedir.
Günümüzdeki Hava Trafik Yönetim (ATM) sistemlerinde hava sahası kapasitesine bazı sınırlamalar getiren sektörel bir yaklaşım benimsenmiştir. Hava sahaları, ulusal ihtiyaçlara ve tercihlere göre yerel olarak optimize edilmiş olup, esas olarak yerel fiziksel altyapılara dayanmaktadır. Sonuç olarak, sistemdeki kullanılabilir kapasite coğrafi olarak kısıtlanmış olup, trafik talebini dinamik olarak karşılama yeteneği bulunmamaktadır. Kısıtları daha 1990’larda ortaya çıkan bu mimari, bir merkezde ortaya çıkan bir sorunun kaçınılmaz olarak diğer merkezlere sıçramasına neden olmaktadır. Yani kapasiteyi, mevcut ATM mimarisi kısıtlamaktadır.
Bu kısıtları ortadan kaldırarak hava sahasının; kapasite, verimlilik, maliyet etkinlik, emniyet, çevre uyumu ve güvenlik seviyelerini artırmak amacıyla, ABD ve Avrupa Birliği bünyesinde; iletişim, seyrüsefer ve izleme faaliyetlerini temelden değiştiren programlar başlatılmıştır.
ABD’de (Federal Havacılık İdaresi FAA tarafından) yürütülen NextGen (Yeni Nesil Hava Taşımacılığı Sistemi), dünyanın en yoğun ve en karmaşık hava sahası yönetim sistemini modernize etmek için 2008’den bu yana devam eden milyarlarca dolarlık bir altyapı programıdır. NextGen, yaşlanmış altyapıda küçük güncellemeler yapmak yerine, “Yörünge Tabanlı Operasyonlar” gibi köktenci yeni teknolojileri hayata geçirmeyi amaçlayan birbirine bağlı bir dizi program, portföy, sistem, politika ve prosedürler bütünüdür.[3]
Avrupa’da ise bir kamu-özel ortaklığı olan SESAR işbirliği platformu, araştırma ve inovasyon yoluyla Sayısal Avrupa Gökyüzü’nün (Digital European Sky) hayata geçişini hızlandırmak için 2004 yılında kurulmuştur. Amacı; geleneksel uçakları, dronları, hava taksileri ve daha yüksek irtifalarda uçan araçları yönetmek için en ileri teknolojik çözümlerin kullanılmasını sağlamak, geliştirmek ve hızlandırmaktır. [4]
Sayısal Avrupa Gökyüzü Konsepti
Dron’ların ticari başarısı önemli ölçüde “ufuk ötesi” (BVLOS = Beyond Visual Line of Sight) operasyonlara bağlı olduğundan, meskûn mahallerdeki dron uçuşlarının; onları gerçek zamanlı olarak izleyen, kısıtlamalı ve kısıtlamasız uçuş bölgelerini gösteren, ve dronlar ile doğrudan haberleşen sayısal ve otomatik bir “insansız hava trafik yönetim sistemi” olmadan yapılabilmesi mümkün değildir.
Bu çerçevede; ABD Ulusal Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi Başkanlığı (NASA) tarafından sürdürülen UTM, (Unmanned Traffic Management = İnsansız Hava Trafik Yönetim) programı NextGen’in, SESAR tarafından yürütülen U-Space ise Sayısal Avrupa Gökyüzü’nün insansız hava trafik yönetim unsurlarını oluşturmaktadır.
Türk Hava Sahasını da kapsayan Avrupa ATM Master Planı, dron pazarının genişlemesinin desteklenmesi ve bu yeni hava araçlarının Avrupa Hava Sahasına sorunsuz, güvenli ve adil entegrasyonunun sağlaması faaliyetlerinin önceliklendirilmesi gerektiğini belirtmektedir.
Ülkemizde halen (30.000 kadarı ticari amaçlı olmak üzere) yaklaşık 75.000 dron, ve 1.500.000’a yakın lisanslı dron pilotu mevcuttur. Aynı ivme ile devam ettiği takdirde, önümüzdeki on yıl içinde dron sayısı 200.000’i, pilot sayısı ise 2.500.000’u aşacaktır.
On yıl içinde Türkiye’deki dron sayısının 200.000’i aşması bekleniyor.
Dron’ların emniyetli, yasal ve etkin kullanımının, “İnsansız Hava Trafik Yönetim” çözümlerine ihtiyaç duyduğunun bilinciyle MaviKanatlar®, proje yönetim esaslarına dayalı bir “hizmet olarak yazılım” (SaaS) platformu olan SeyirDefteri®’ni geliştirmektedir.
SeyirDefteri® sunmakta olduğu temel nitelikleri ve modüler yapısıyla, yakın gelecekte insansız hava araçlarının hava sahasına tam entegrasyonuna yönelik olarak; kayıt, tanımlama, yetkilendirme (LAANC = Low Altitude Authorization and Notification Capability), hava trafik ve uçuş-izleme fonksiyonlarının üzerine bina edilebileceği hazır bir temel teşkil ettiği için, önümüzdeki on yılda bütünüyle sayısal ve otomatik hale gelecek Türk Hava Sahası Trafik Yönetim Altyapısının modernizasyonunda kritik rol oynayabilecek bir potansiyele sahiptir.
Dip Notlar
[1] Türkiye Havalimanlarının işletilmesi ile Türkiye Hava sahasındaki hava trafiğinin düzenlenmesi ve kontrolü görevi, 2920 sayılı Türk Sivil Havacılık Kanunu ve 5431 sayılı Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü (SHGM) Teşkilat ve Görevleri Hakkındaki Kanun ile Devlet Hava Meydanları İşletmesi (DHMİ) Genel Müdürlüğünce yerine getirilmektedir. Türk Sivil Havacılık sektörünün altyapısını oluşturan tesis ve donanımıyla, 1933 yılından bu yana değişik isim ve statülerle hizmetlerini yürütmekte olan kuruluş, 233 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Ana Statüsü çerçevesinde 1984 yılından itibaren faaliyetlerini Kamu İktisadi Teşebbüsü olarak sürdürmektedir.
[2] https://www.dhmi.gov.tr/Lists/FinansalBilgiler/Attachments/337/4-%20H%C4%B0ZMET%20SATI%C5%9E%20T%C3%9CRLER%C4%B0NE%20G%C3%96RE.pdf
[3] https://www.faa.gov/nextgen
[4] https://www.sesarju.eu/masterplan2020